Edebiyatımızın En Naif İsimlerinden Sabahattin Ali'nin Gözünden Kasaba İnsanına Dair Bir Tahlil: Kuyucaklı Yusuf
Türk edebiyatının çok genç denebilecek bir yaşta kaybettiği Sabahattin Ali, toplumu ve toplum yaşantısına dair deneyimlerini en gerçekçi fakat yer yer tezat oluşturabileceğini düşündürecek kadar naif bir biçimde aktarmayı başarmış, romanları ve şiirleriyle Cumhuriyet Edebiyatı'na mensup kendinden sonraki isimlerce takip edilmiş bir değerimizdir.
Sabahattin Ali'yi mutlaka kategorize etmemiz gerekecekse eğer, edebiyat yaşamı boyunca 'toplumcu gerçekçi' çizgiden ayrılmadığını söyleyebiliriz. Romanlarında Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait köy, kasaba ve küçük şehir yaşantısına dahil olan insanların derin psikolojik tahlillerini gerçekçi biçimde yansıtmış, şiirlerinde ise lirizme büyük yer ayırmıştır.
Türk Edebiyatı'nda öncü isimlerden olan Sabahattin Ali'nin son dönemin popüler kültür ögelerine yenik düştüğünü söylemek herhalde yanlış olmaz. Esasında derin düşünceler ve tahliller barındıran eserlerinin özüne varmadan, sığ bir biçimde, sosyal medyada ele alındığını görüyoruz. Sabahattin Ali'nin ve eserlerinin sosyal medya üzerinden çokça konuşulması ve paylaşılmasının sebebi ise bizce açık ve nettir: Sabahattin Ali en derin duyguları yine en sade biçimiyle yansıtır, anlaşılması kolaydır. Bu durum her ne kadar edebi kişilik olarak büyük bir ustalık olarak nitelendirilse de aynı husus biz okuyucular için geçerli değildir. Bugün sosyal medyada Sabahattin Ali kadar popüler olan bir ikinci isim görmek oldukça zordur. Zira, istisnalar saklı kalmak üzere, daha derin olanı anlamaya kimselerin vakti yok (!).
Tipik bir Sabahattin Ali romanı olan Kuyucaklı Yusuf küçük bir yerleşim yerinden Edremit'e göç etmek zorunda kalan Yusuf'un kasaba insanına ve onların yaşantısına karşı duyduğu derin yabancılık hissini, bu yabancılaşmanın ona getirisi olan yalnızlığı bir aşk hikayesi ile de süsleyerek anlatıyor. Kasaba düzenini ve bu düzenin çarklarını oluşturan insan tiplemelerini en gerçekçi haliyle gözler önüne seren eserde Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait bürokrasi hayatına dair küçük eleştiriler görmek de mümkün.
Roman tekniği açısından Sabahattin Ali'nin modern romancılığa nazaran daha acemi olduğunu söylemek mümkündür. Kuyucaklı Yusuf adlı eserinde de toplumsal gerçekliği yansıtma uğruna hikayeden taviz verişler eserin sürükleyiciliğini; belirli birtakım olgu ve olayları, adeta yazarın eseri kaleme alırken macera aramaktan korkuyormuşçasına tekrarlaması ise halihazırdaki okuyucu açısından romanın tazeliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Müspet ve menfi bütün yönleriyle Sabahattin Ali ve Kuyucaklı Yusuf, Türk Edebiyatı'nın 'öncü değerleri' olarak kendilerinden sonrakilere ışık tuttukları için okunmalıdır. Çünkü bir toplumda edebiyat, belirli aşamaların birbirini izlemeleri sonucunda kümülatif biçimde ortaya çıkan bir olgudur. Bütünü anlamak için ise elbette parçaları özellikle de köşe taşlarına öncelik vererek değerlendirmek gerekir.
Hiç yorum yok: